Haber Ara

GDPR Uyumluluğu

Web sitemizde en iyi deneyimi yaşamanızı sağlamak için çerezler kullanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz, Gizlilik Politikası, ve KVKK.

Dünden bugüne Filistin davasının bilinmeyen yönleri

Başta ABD, emperyalizmin hedefindeki Asya'da Vietnamlıların, Afganlıların, Ortadoğu'da Iraklıların, Filistinlilerin, dünyadaki bütün ezilen halkların safında yer alması; Haksızlıklara sürekli karşı çıkan isim olarak tanınan Ali, Türkiye'de düzenlenen 12. Çukurova Ödülü'ne layık görülmüştü.

İki aylık yayımlanan (Mayıs/Haziran-2024) sol görüşlü siyasi dergi New Left Rewiew'in sitesinde (newleftreview.org) yer alan, Filistin asıllı Amerikalı Ortadoğu tarihçisi ve Columbia Üniversitesi'nde Edward Said Modern Arap Çalışmaları Profesörü Raşid Halid'in sorularına cevap veren Tarık Ali'nin, "Boyun ve Kılıç" başlığı altında yayımlanan röportajının tam metni...

Günümüzle, sadece şu anda Filistin'e karşı uygulanmakta olan dehşet anlamında değil, Filistin'in hala aktif durumda olan geçmişinin bir parçası olan günümüzle başlayalım. 1936-39'daki büyük Arap Ayaklanması'nın Anglo-Siyonistlerce acımasızca bastırılmasını 1948 Nakba'sı, 1967'deki Altı Gün Savaşı, 1982'de Ariel Sharon liderliğindeki Beyrut kuşatması, Sabra ve Şatilla katliamları, iki İntifada ve o zamandan beri İsrail'in aralıksız terör yağdırması izlemiştir. Ancak görünen o ki 7 Ekim sonrası soykırımı, bunların herhangi birinden daha büyük bir küresel etkiye sahip olmuştur.

Evet küresel çapta bir şeyler değişti. Bu tarihi olayların neden anlatıyı, bilhassa da toplumsal anlatıyı tamamen değiştirecek bir etkiye sahip olmadığından emin değilim. Sosyal medya gibi bu konularda spekülasyon yapmak istemiyorum. Ancak bu, bir neslin kendi cihazları üzerinden eş zamanlı olarak tanık olduğu ilk soykırım oldu. Sudan ya da Myanmar'da olduğu gibi; ABD, İngiltere ve Batılı güçlerin doğrudan katılımcı olduğu son zamanlardaki ilk olay mıydı? Filistin destekçilerinin bir nesil veya daha uzun süredir yürüttüğü çalışmalar mı insanları buna hazırladı. Bilmiyorum. Ancak Gazze'ye sekiz ay boyunca aralıksız olarak uygulanan ve halen uygulanmakta olan dehşet sonucunda yeni bir şey olduğu konusunda haklısınız. 750.000 insanın yurdundan edilmesi aynı etkiyi yaratmamıştı. 1936-39'daki Arap Ayaklanmaları neredeyse tamamen unutuldu. Daha önceki olayların hiçbirinin böyle bir etkisi olmamıştı.

Arap Ayaklanması, hak ettiğinden çok daha az dikkat çekmesine rağmen, sömürgecilik karşıtı mücadelenin en büyük olaylarından biri olarak beni daima büyülemiştir. Bir eylem olarak başladı, bir dizi eylem halini aldı, sonrasında İngiliz güçlerini üç yıldan fazla bir süre boyunca meşgul edecek devasa bir ulusal başkaldırışa dönüştü.

Arap Ayaklanması esasen büyük ölçekli bir halk ayaklanmasıydı. Geleneksel Filistin yönetimi gafil avlanmıştı, tıpkı 1987'de Birinci İntifada'nın Arafat ve FKÖ yönetimini şaşırtması gibiydi. Her iki ayaklanma da küçük olaylardan alevlenmişti. Arap Ayaklanması özelinde ise bu küçük olay, Şeyh İzzeddin el-Kassam'ın Kasım 1935'te İngiliz güçleri tarafından öldürülmesiydi. 1882'de Suriye kıyısındaki Cebele'de doğan El Kassam, El Ezher'de eğitim görmüş bir din alimi ve antiemperyalist bir militandı. 1911'de Libya'da İtalyanlarla başlayarak, 1919-20'de Suriye'deki Fransız manda birliklerine kadar bölgedeki tüm Batılı güçlere karşı savaştı. Sonunda çoğunlukla köylüler ve kent yoksulları arasında çalışıp yaşadığı yer olan İngiliz mandasındaki Filistin'e gitti. El Kassam'ın cinayetleri öylesine büyük boyutlara ulaşmıştı ki, birkaç ay içinde iki dünya savaşı arası kolonyal tarihin en uzun genel grevinin patlamasına yol açtı. En iyi anlatım, 1972'de İsrailliler tarafından suikasta kurban giden büyük Filistinli yazar Ghassan Kanafani'ye aittir; bu, onun ölümünde tamamlanmamış olan Filistin direnişi tarihinin ilk bölümü olacaktı.

Yorumlar (0)

  1. Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazın!

Yorum Yap

Yorum yapmak için lütfen giriş yapın veya üye olun.
Reklam